Epifiz/Pineal Gland İçizmideki mucize
- Melissa Turan
- Oct 28, 2017
- 3 min read
Epifiz bezinin içinde ne var ?
Southern California Üniversitesi Hücre ve Nörobiyoloji Departmanı Başkanı Ph.D. Dr. Cheryl Craft, “Kertenkelenin derisinin altında, kafatasının içinde ışığa duyarlı bir‘üçüncü göz’ yatmaktadır. Bu, insan beyninde yer alan kemikle örtülü, hormon salgılayan epifiz bezi ile evrimsel olarak eşdeğerdir. İnsan epifizine ışığın doğrudan erişimi engellenmiştir, ancak kertenkelenin üçüncü gözü’nde olduğu gibi insan epifizinde de melatonin hormonunda geceleyin artan bir salgılama görülmektedir. Zorlu olan iş, sentezi düzenleyen ve melatonin salgılayan mekanizmayı anlayabilmektir. Epifiz bezi ‘zihnin gözüdür’ Sürüngen’in epifizi parçalanıp incelendiğinde, aynı şekil ve doku ile bir göze çok benzemektedir” diyor.
Büyüleyici olan şey, epifiz bezinin iç kısmının, çubuk ve konilerden (rods and cones) oluşan retinal bir dokuya sahip olmasıdır. Ve çubukların(ışık alıcıları) iç kısımları aynen gözde olduğu gibidir. Ve hatta görme merkezi ile bağlantılıdır. Dr. David Klein, Science Daily, “Retinadaki ışık alıcıları epifiz bezindeki hücrelere çok fazla benzemektedir” diyor. Hatta gözde olduğu gibi vitröz(camsı) sıvıya da sahiptir.

Science News’te bulunan bir makale aşağıdaki durumu belirtmekteydi:
“Retina ve epifiz bezi, öncelikli olarak vücudun harici ışığı tanımasından ve çok yönlü işlemesinden sorumludur. Yakın zamanda, memelilerdeki bu iki organın, ortak olandan biraz daha farklı olduğu görüldü. Ve bunun sonucunda ayrı gruplardaki bilim insanları tarafından araştırılmaya başlandı. Ama şuan yeni bir araştırmacı topluluğu çarpıcı benzerlikler keşfediyor. Bu da her iki alandaki araştırma çabalarını hızlandırıyor. Bulgularında, epifiz bezinin, evrimsel olarak modern göze öncü olduğunu ileri sürmekteler. Retinal ritmin epifiz bezinden bağımsız olduğu ortaya çıktığında, bilim insanı grupları birlikte çalışmaya başladılar. Işık alıcılarının varlığını da içerecek şekilde iki organ arasındaki şaşırtıcı benzerlikleri keşfettiler.”
Buna ek olarak, Experimental Eye Research’te yayınlanan bir çalışma şunu açığa çıkardı: “Her ne kadar memelilerdeki epifiz bezi dolaylı bir şekilde ışığa duyarlı olarak nitelendirilse de, retinada ışık algılama işlevine karışan proteinlerin epifiz bezindeki varlığı, memeli epifiz bezinde doğrudan fotik olayların gerçekleşebileceği olasılığını ortaya çıkarıyor.”
Binlerce yıldır üçüncü göz olarak adlandırılan bir organın, işlevini yerine getiren bir gözün ihtiyaç duyacağı tüm bileşenlere gerçekten sahip olması bana komik bir tesadüf gibi geliyor. Eskiler “üçüncü göz” hakkında konuştuklarında neden bahsettiklerini biliyor olmaları muhtemeldir. Tüm bunların üzerinde, epifiz bezi ayrıca “The Spirit Molecule” “Hayalet Molekül” rumuzlu DMT olarak bilinen bir kimyasal salgılamaktadır.
DMT’nin, uyku sırasında, ruhsal ve gizemli deneyimler sırasında ve ölüm sırasında salgılandığına inanılır. Mideye girdiğinde, diğer tüm uyuşturucu ilaçların ötesinde, en güçlü halüsinojenik etkiye sahip bir kimyasal bileşene sahiptir. Bize tüm manevi deneyimleri verdiği düşünülen molekül tesadüfe bakın ki epifiz bezinde bulunmaktadır.
Fransız filozof René Descartes (1596-1650) yazılarında epifiz bezini vurgulamıştır. Epifiz bezini ruhun koltuğu olarak ve ruhun işlevlerini doğrudan uyguladığı vücut kısmı olarak dile getirmiştir. Ruhun ve vücudun etkileşimde bulunduğu merkez noktası olduğunu ve ilahi mesajları aldığımız yer olduğunu iddia etmiştir.
Hatta İsa Matta 6-22’de şöyle der: “Bedenin ışığı gözdür. Gözün tek bir şeye bakıyorsa, bütün bedenin aydınlık olacaktır” yani ruhani bir gözün olduğu fikri yeni bir fikir değildir.

Bu, epifiz bezinin diğer boyutları gören manevi bir göz olduğunun bir kanıtı değildir fakat gerçek bir göz olmak için biyolojik potansiyele sahip olduğuna dair bir kanıttır. Bu yüzden şuan, epifiz bezinin aslında üçüncü göz olduğunu saptayacak somut bilimsel delillere sahibiz. Ve artık neden evrildiğinin ve ruhsal önemi olan bir amaca hizmet edip etmediğinin üzerinde kafa yorabiliriz.
Örneğin, vücut dışı deneyime sahip birçok insan, gözlerinin arasında ya da başlarının arkasında, epifiz bezinin bulunduğu bölgede konumlanan gümüş bir kordonun, ruhlarını fiziksel bedenlerine bağladığını bildirdiler. Fiziksel bedenimizde bulunan ve üst boyutlara erişime sahip olan astral bedenimiz (ruhumuz), psişik ve ruhsal alemlerden, foton ve görüntü formundaki bilgiyi alıp, sonra epifiz bezindeki çubuk ve koniler tarafından işlenen bilgiyi gümüş kordon ile görme merkezine gönderiyor olabilir mi? Epifiz bezi, biyolojik göze görünmeyen dünyalar için küçük bir televizyon mudur? Bilimsel ispatlarla birlikte epifiz, göz gibi işlev gösterebilir, şimdi bu konuları yoruma açıyoruz.
Ne yazık ki, epifiz bezi ağır metaller ve florürden dolayı kireçlenmektedir. Bu yüzden epifiz bezinin biyolojik fonksiyonu olan melatonin (uykuyu düzenleyen hormon) salgısı kısıtlanabilir ve sahip olacağı psişik ve manevi fonksiyonlar engellenebilir.